31 Aralık 2009 Perşembe

AVUCUNUZU AÇMAYI DENEDINIZ MI?‏

Asya'da maymun yakalamak için kullanılan bir çeşit tuzak vardır. Bir Hindistan cevizi oyulur ve iple bir ağaca veya yerdeki bir kazığa bağlanir. Hindistan cevizinin altına ince bir yarık açilir ve oradan içine tatlı bir yiyecek konur. Bu yarık sadece maymunun elini açıkken sokacağı büyüklüktedir. Yumruk yaptığında elini dışarı çıkaramaz. Maymun tatlının kokusunu alır, yiyecegi yakalamak için elini içeri sokar, ama yiyecek elindeyken elini dışarı çıkarması olanaksızdır. Sıkıca yumruk yapılmış el, bu yarıktan dışarı çıkmaz. Avcılar geldiginde maymun çılgına döner, ama kaçamaz. Aslında bu maymunu tutsak eden hiçbir sey yoktur. Onu sadece, kendi bağımlılığının gücü tutsak etmistir. Yapması gereken tek sey, elini açıp yiyecegi bırakmaktir. Ama zihninde açgözlülügü o kadar güçlüdür ki bu tuzaktan kurtulan maymun çok nadir görülür. Bizleri de tuzaga düşüren ve orada kalmamıza neden olan şey, arzularımız ve zihnimizde onlara bağımlı oluşumuzdur. Tüm yapmamız gereken; elimizi açıp benligimizi, bağımlı olduğumuz şeyleri serbest bırakmak ve dolayısıyla özgür olmaktır! Bu örnekle benzeştirirsek; ben, sahip oldugumuzu düşündüğümüz her şeyin bizim için birer tuzak oldugunu fark etmedigimizi düşünüyorum: -Çoğunlukla konuşmaktan fazla bir özelliğini kullanmadığımız son model cep telefonlarına sahip olmak, -Ortalama 15 m2 sini kullandığımız ama kullandığımız alandan 20-30 kat büyük evlere sahip olmak, -Belki bir kez giydikten sonra çok uzun sure dolabımızın bir kösesinde unuttugumuz günün modasına uygun giysilere sahip olmak, -Okumadığımız kitaplara sahip olmak, -Asla kadranın gösterdigi sürate ulaşamayacagımız en süratli arabaya sahip olmak, -Bize günde 3-5 kez zamanı, baskalarına sürekli zenginligimizi gösteren kol saatlerine sahip olmak, -Vakit bulup gidilemeyen, gidilse bile dinlendirmekten çok uzak; tabiri caizse yorgunluktan haşatımızı çıkaracak deniz kenarına yakın bir yazlık, bir dinlence evine sahip olmak, -Faizi, getirisi zarara ugramasın diye kıyıp harcanamasa bile bol sıfırlı bir banka defterine sahip olmak, -Dünyalarina ve güzelliklerine katilamadigimiz, asla yeterli vakit ayiramadigimiz, basarili ve digerlerininkinden daha güzel çocuklara sahip olmak, -Vaktimize, nakdimize, aklımıza, çenemize zarar verse bile bir futbol takimi taraftarligina sahip olmak, -Sağlığımıza, düzenimize, beynimize korkunç zararlar verse bile envai çesit içkilerin bulundugu gösterisli, dekoratif bir mini bara sahip olmak, -Oturmadığımız koltuk takmları, izlemediğimiz dev ekran televizyonlar; kullanmadığımız, faydalanmadıgımız daha nelere sahip olmak... Ya da sahip oldugumuzu sanmak... O maymun gibi; avucumuzda tuttugumuz sürece (faydalanamasak bile) sahip oldugumuzu sanmıyor muyuz? Ve ancak parmaklarımızı gevşetip bunlardan vazgeçtigimiz zaman gerçekten özgür olup tüm yeteneklerimizi kullanabilir hale gelmeyecek miyiz? Aslında biz bu dünyaya sahip olmaya değil, şahit olmaya gelmişiz. Ah bunu bir anlayabilsek. .

bu yazıyı maile benimle paylaşan arkadaşıma teşekkür ediyorum

01.01.2010 Meditasyonu ile nice mutlu yıllara...


kalbini nefretten arındır
düşüncelerini endişelerden arındır
basit yaşa ve elindekinin kıymetini bil
daha çok ver daha az bekle
Saatlerimiz 01.00 veya 13.00 'ü gösterdiğinde sadece 15 dakikamızı aşağıdaki çalışmaya ayırabilir; evrene sevgimizi yayabiliriz.Çalışmaya kendi ritmimizde 2-3 dk kadar nefesimize odaklanarak öncelikle iyice rahatlıyoruz. Daha sonra meleklerimiz bize bembeyaz ve mor 2 balon getiriyor... bunu hayal ediyor ve düşünüyorsanız öyledir. İlk önce 2009' da bırakmak istediğiniz ve sevgiye dönüşemesini dilediğimiz korkularımız, endişelerimiz , düşüncelerimiz,olayları mız, hastalıklarımız aklınıza ne geliyor ise bunları mor balonun içine üflüyor ve sevgiye dönüşmesini talep ediyoruz. Daha sonra bembeyaz bir balonu hayal ediyor ve bu balonun içine 2010 için düşündüğümüz hayalini kurduğunuz tüm niyet ve olumlamalarımı zı üflüyoruz. Birer birer ve sevgi ile. Dünyamiz ve evren için sevgi aktarmayı ihmal etmiyoruz. Tüm aktarımları yaptığınıza emin olduğunuzda; önce mor balonu meleklere veriyor ve bu balonun içindekileri evrene sevgiye dönüştürmek üzere aktarmalarını diliyoruz. Balonumuzu sevgi ile uğruluyoruz. Sonra aynı uygulamayı beyaz balon için yapıyoruz. Sevginin evrene yayılışını hayal ermeyi unutmuyoruz. Evrende hiçbirşey yok olmaz. Sadece form değiştirir. Bu nedenle tekrar nefeslerimize odaklanıyor bu kez aktardıklarımızn bize sevgi ile döndüğünü hayal ediyor ve aldığımız her sevgi nefesini bedenimizdeki tüm hücerelerimizde gezdiriyoruz.Bu çalışma bilgilerini paylaşabilirsiniz. Ne kadar çok kişi birlikte bu veya benzeri meditasyon yapar ise evrene o derece hizmet vermiş oluruz. 1.1. başlangıçlar yılıdır. Başlangıçların hayrımıza olması dileği ile;Sevgi ve ışıkla kalın..

Ahu UZUNOĞULLARI GARİPGİL
Anadolu Medeniyetleri Müzesi

BKG - Bilkent Kültür Girişimi
Bilintur - Bilkent Turizm Insaat Yatirim ve Ticaret A.S.

Gsm: +90 (544) 354-7612Tel : +90 (212) 451-6250Fax: +90 (212) 451-6290
email: a.uzun@bkg.com.tr Adress: Arifaga Sok. No: 29 / Kat: 1,
Yenibosna; Bahcelievler, Istanbul - Turkey

29 Aralık 2009 Salı

Yaşamın Yankısı


YAŞAMIN YANKISI
Bir adam ve oğlu ormanda yürüyüş yapıyorlarmış. Birden çocuk ayağı takılıp düşüyor ve cani yanıp 'AHHHHH' diye bağırıyor. İleride bir dağın tepesinden 'AHHHHH' diye bir ses duyuyor ve şaşırıyor.Merak ediyor ve- ''Sen kimsin?'' diye bağırıyor. Aldığı cevap 'Sen kimsin?' oluyor.Aldığı cevaba kızıp - ''Sen bir korkaksın!'' diye tekrar bağırıyor. Dağdan gelen ses 'Sen bir korkaksın!' diye cevap veriyor. Çocuk babasına dönüp- ''Baba ne oluyor böyle?'' diye soruyor.- ''Oğlum'' der babası, ''Dinle ve öğren!'' ve dağa dönüp ''Sana hayranım!'' diye bağırıyor.Gelen cevap ''Sana hayranım!'' oluyor. Baba tekrar bağırıyor, ''Sen muhteşemsin!''Gelen cevap; ''Sen muhteşemsin!'. Çocuk çok şaşırıyor, ama halen ne olduğunu anlayamıyor.Babası açıklamasını yapıyor:- ''İnsanlar buna yankı derler, ama aslında bu yaşamdır. Yaşam daima sana senin verdiklerini geri verir. Yaşam yaptığımız davranışların aynasıdır. Daha fazla sevgi istediğin zaman daha çok sev! Daha fazla Şefkat istediğinde, daha şefkatli ol! Saygı istiyorsan insanlara daha çok saygı duy. İnsanların sabırlı olmasını istiyorsan sen de daha sabırlı olmayı öğren. Bu kural yaşamımızın bir parçasıdır, her kesiti için geçerlidir.'' Yaşam bir tesadüf değil, yaptıklarınızın aynada bir yansımasıdır.

Aslında hepimizin sıkça rastladığı bir öykü ama defalarca okumamız gerektiğine inanıyorum.

Fiziksel engelliler

Amaç: Fiziksel engelli çocukların el ve kol kaslarını çalıştırmak
Ahşaptan hazırlanan her hayvanın altına yay yerleştirilmiş. Çocuktan hayvanları kuvvetlice bastırması istenir. Her yayın kuvveti farklı olarak hazırlanmış ve çocuğun basitten zora doğru çalışması planlanmıştır.

fiziksel engelliler

Fiziksel engellilerde kol kaslarını desteklemek için hazırlanmış çark; gerekirse çocuk sandalyeye oturtularak ayaklada pedalleri çevirmesi istenir.

öz-bakım

Amaç: çocuklara özbakım becerisi kazandırmak.
Kapı açama kapama, prize fiş takma, elektrik düğmesini açma kapama, çeşme açma kapama, kapı zincirini açma kapama, ampul takma çalışmaları için yapılan düzenek özel eğitimde de kullanılmak üzere hazırlanmıştır.

27 Aralık 2009 Pazar

renk ve sayı kavramı


çocuklarda renk ve sayı kavramı vermek ve dil gelişimini desteklemek amacıyla hazırlanan bir materyal
Renkli topları renk yuvalarına pipet yardımı ile üfleyerek yerleştirmeyi amaçlıyor. Çocuklarda renk ve sayıları öğretmek içinde kullanılabilecek tarzda hazırlanmış. Pipetle üfleyerek dudak ve dil kaslanının gelişimini destekler ve dil gelişimine katkıda bulunur.

25 Aralık 2009 Cuma

Ayağınla dokun :


Gerekli malzemeler: Sunta, kırmızı tüy, sarı ince kum, yeşil sünger, mavi taş, yapıştırıcı, guaj boya, süsleme malzemeleri
Sunta üzerine kırmızı, sarı, yeşil ve mavi boya ile ayak resmi çizilir. Çizilen kırmızı ayağın içine tüy, sarının içine kum, yeşilin içine sünger ve mavinin içine taş yapıştırılır. Geri kalan yerler süslenir.
Çocuktan ayak izlerine basarak yürümesi istenir ve farklı zeminleri algılaması sağlanır.

23 Aralık 2009 Çarşamba

bugün öykülerden gidiyorum

pek çoğunuzun bildiği bir öykü ama ben maillerde gelince paylaşmadan edemedim.

COCUKTAN AL DERSINI...
Bir yaz günü, plajda kumlarla oynayan iki çocuğu seyrediyordum.Deniz kıyısında, kapılarıyla, kuleleriyle, tünelleriyle kocaman bir kale yapmak için harıl harıl çalışıyorlardı. Kale neredeyse tamamlanmışken, büyük bir dalga gelip her şeyi sildi süpürdü..Kocaman kaleleri bir anda ıslak bir kum yığınına dönüştü. Bütün uğraşlarının bir anda gözlerinin önünde yok olduğunu gören çocukların göz yaşlarına boğulmalarını bekliyordum. Ama beni şaşırttılar. Ağlamak yerine, ikisi de kalkıp el ele tutuştular ve gülerek kıyıdan biraz daha içerde yeni bir kale yapmaya giriştiler.Çocukların, o anda bana önemli bir ders verdiklerini fark ettim.Yaşamımızdaki her şey, yaratmak için üstünde çok zaman ve enerji sarf ettiğimiz her karmaşık yapı, aslında kumdan kalelerdir. Er ya da geç, bir dalga gelip yılların çabalarını bir anda yok edebilir.Sadece ve sadece başka insanlarla kurduğumuz ilişkiler, her şeye direnir ne olursa olsun sağlam kalabilirler..Her şeyin yok olduğu anlarda sadece tutacak bir eli olan insanlar gülümseyebilirler...HAROLD KUSHNER
Demir tava geldi Kömür bitti;Akıl başa geldi Ömür bitti...

bir öykü daha

Avrupa'nın ünlü sanat merkezilerinden birinde, çocuğun biri, vitrinde çok hoş bir tablo görür.Tablonun bedeli oldukça yüksektir. Çocuk bu tabloyu bir sonraki yıl ağabeyinin doğum gününe almak ister ve bir iş bulup kıt kanaat geçinerek biriktirdiği tümpara ile mağazaya gider.Şanslıdır, tablo hala satılmamıştır. İçeri girer, tabloyu bir süre yakından izledikten sonra resmi yapan sanatçıyı bulur ve; "Abimin doğum günü için bu resmi satın almak istiyorum, tüm param da bu kadar" der, parayı ressama uzatır. Ressam parayı alır ve bir süre düşündükten sonra resmi paketler ve çocuğa verir.Çocuk paketini alır ve teşekkür ederek çıkar.Mağazada adamın arkadaşları da vardır ve şaşkın şaşkın sorarlar: "Sen ne yaptın, o resmin değeri milyonlar ederdi. Neden bu kadar düşük bir rakama sattın?"Ressam cevap verir: "Evet, ben bu resme belki milyonlarını verecek bir sürü insan bulabilirdim, ancak tüm servetini bu resme verecek kaç kişi bulabilirdim? ...
"Sözün Özü: Günümüzde insanlar her şeyin fiyatını biliyor, fakat hiçbir şeyin değerini bilmiyorlar. Oscar WILDE
netten

öykü

Yaşamın anlamını kavramak için dünyayı dolaşmaya çıkan bir genç, gezdiği ülkelerden birinde ünlü bir bilgeyi ziyarete gider. Gezgin genç, bilgenin yaşadığı evde, tüm duvarların kitaplarla kaplı olduğunu görür. Evi dikkatle gözden geçirdikten sonra, yerde bir kilim, duvar dibinde yatak olarak kullanılan bir sedir, ortada ise bir masa ve sandalyeden başka evde hiçbir eşyanın olmadığını görür ve merakla sorar: "Neden hiç eşyanız yok?" "Koltuklarınız, kanepeleriniz, büfeleriniz.. .. Onlar nerede?"Bilge, hafifçe gülümser ve soruya soruyla karşılık verir: "Senin de yalnızca, sırtında taşıdığın küçük bir çantan var, yavrum. Peki, senin eşyaların nerede?" der.Gezgin genç, kendini savunurcasına yanıtlar bu soruyu: "Ama görüyorsunuz.. .. Ben yolcuyum.."Ünlü bilge, hak verircesine güler ve; "Ben de öyle, yavrum. Ben de öyle....." der.

netten güzel bir öykü...hoşuma gitti ve sizlerle paylaşmak istedim

22 Aralık 2009 Salı

Özbakım


Fiziksel engelli çocukların özbakım ihtiyaçlarını karşılayabilmek için hazırlanmıştır. Çocukların fermuar açma kapama, bağcık bağlama ve cırtlı bantları açma kapama çalışmalarını yapabilmeleri için hazırlanmış bir düzenektir.

kol kaslarını çalıştırmak için kullanılan bileklikler


fiziksel engelli çocukların kol kaslarını kuvvetlendirmek için hazırlanan bileklikler. Hazır alınan bilekliklerin içine mıknatıs yerleştirilir. İki kola takılır, mıknatısla birleşen kollar ayırmaya çalışılır.

çomak kuklalar



kukla tasarımı dersinde hazırlanan değişik çomak kuklalardan örnekler

çomak kuklalar



artık materyaller kulalnılarak hazırlanan çomak kuklalar

çomak kuklalar


21 Aralık 2009 Pazartesi

hacivat ve karagöz

Mektup

HACİVAT - Hoş geldin sevgili Karagöz'üm!
KARAGÖZ - Hoş bulduk kel kafalı kara üzüm!
HACİVAT - Nereden gelip, nereye gidiyorsun bakalım?
KARAGÖZ - Bir yere gittiğim yok da, oğlumla kaç saattir okuma-yazma çalıştık... Biraz gezeyim dedim.
HACİVAT - Tabii iyi yaptın efendim, kafan balon olmuştur.
KARAGÖZ - Hay hay, kafam balon oldu da uçmasın diye boynuma yapıştırdım.
HACİVAT - Hemen yanlış anlama, yani uzun zaman ders çalışmaktan kafan şişmiştir.
KARAGÖZ - Kafam pişti de soğutmaya çıktım.
HACİVAT - Allah iyiliğini versin! Neyse, çalışmalar iyi gidiyor mu?
KARAGÖZ - Hem de nasıl iyi gidiyor bilemezsin Hacı Cavcav! Sen söyle de müdür benim ilkokul diplomamı hazırlasın...
HACİVAT - Efendim sen hele hepsini iyi öğren de diploma işi kolay...
KARAGÖZ - Şey, okuma yazma öğrenirsem diploma başka başka ne işime yarayacak?
HACİVAT - Bak, meselâ artık mühüre lüzum kalmayacak...
KARAGÖZ - Yerine kimse bakmayacak mı?
HACİVAT - Kimin yerine Karagöz'üm?...
KARAGÖZ - "Artık müdüre lüzum kalmayacak..." dedin ya!HACİVAT - Efendim müdür değil mühür! Hani imza yerine bastığın damga yok mu?
KARAGÖZ - Öyle söylesene köftehor!
HACİVAT - Pekâlâ mektup yazmasını biliyor musun?
KARAGÖZ - Biliyorum Hacı Cavcav, çok kolay!...
HACİVAT - Aferin, demek bilgini o kadar ilerlettin? O halde söyle bakalım, mektup nasıl yazılır?
KARAGÖZ - Oğlum "Hazır Mektuplar" diye bir kitap getirmiş... Onun içinden seçip seçip yazılır. HACİVAT - Allah iyiliğini versin" desene oğlun da senin kafada yetişiyor. Hiç kitaptan kopya edilerek mektup yazılır mı?
KARAGÖZ - Niye yazılmasın? Bir yere yazdım, oldu.
HACİVAT - Pekâlâ cevap geldi mi?
KARAGÖZ - Cevap gelmedi, mektubun kendisi geri geldi.
HACİVAT - Neyse... O zaman seninle biraz mektup üzerine konuşalım. Örnek ister misin?
KARAGÖZ - Parasız olursa isterim Hacı Cavcav! Pişirip akşama yeriz.
HACİVAT - Yine ne anladın, mektup pişirilip yenir mi?
KARAGÖZ - Köftehor, "Ördek ister misin?" dedin ya!...
HACİVAT - Aklın yine başka yerlere gitti. Sen şimdi beni iyi dinle! Bir defa tarihsiz mektup olmaz.
KARAGÖZ - Anladım, talihsiz mektup olmaz.
HACİVAT - Talih değil, tarih!... Yani mektup kâğıdının üst-sağ köşesine o günün tarihi yazılır.
KARAGÖZ - Hay hay, yazılır!
HACİVAT - Mektubu kime göndereceksin Karagöz'üm?
KARAGÖZ - Yabancıya gitmesin, kendime gönderirim. Hem de çabuk gelir.
HACİVAT - Saçmalama, insan kendine mektup göndermez. Diyelim ki babana yazacaksın!
KARAGÖZ - Pataklarım ha! Babam mezarda, postacı mektubu ona nasıl verecek?HACİVAT - Allah Allah... Pekâlâ, mektubu bana yazıyorsun nasıl başlarsan?
KARAGÖZ - "Keçi suratlı Hacı Cavcav, çabuk yanıma gel, canım seni pataklamak istiyor!" diye yazarım.
HACİVAT - Efendim olur mu? "Çok sevgili arkadaşım, Hacivat Çelebi Beyefendi" diye yazılır.
KARAGÖZ - Ben sana öyle yazamam, çok istiyorsan otur kendin yaz!
HACİVAT - Pekâlâ, bana yazma! Oğluna yazıyorsun "Çok sevgili oğlum!" diye başlarsın.
KARAGÖZ - Gerisini biliyorum. Mektup bitince zarfa koyar, üstüne de adres yazarım.
HACİVAT - Aferin Karagöz'üm, sonra?...
KARAGÖZ - Sonra da oğluma telefon edip, mektubu okurum.
HACİVAT - Yine sinirlerim oynamaya başladı.

gölge kukla




gölge kukla tarzında hazırlanan kuklalar. Asetat üzerine asetat kalemi ile boyanarak hazırlanan kukla ,gölge kukla sahnesi hazırlanarak (ışık arkadan gelecek şekilde) sunulacak

kahvaltı & başarı


Başarıya giden yol kahvaltıdan geçer. Ne güzel de ifade etmişler. Kahvaltı günün en önemli öğünüdür. küçük yaştan itibaren çocuklara kahvaltı alışkanlığı kazandırmalıyız. Aç karnına girilen derste hocadan çok karın gurultusu dinlenir. Akşam yemeğinden sabaha kadar uzun bir süreç söz konusudur. Sabah kahvaltısız geçen süre çocuğun dikkatinin dağılmasına, kan şekerinin düşmesine ve beraberinde başarısızlığa neden olmaktadır. İyi bir kahvaltı güne iyi başlamamıza yardımcı olur.Hadi çocuklar kahvaltıya......

2010'u beklerken



2010 yılının ülkemize barış, ferahlık,bolluk,kardeşlik getirmesi diliyorum. Yeni bir yıl yeni umut olur inşallah

20 Aralık 2009 Pazar

akvaryum


fen ve doğa köşesinin vazgeçilmez aksesuarlarından akvaryum. günümzün modası pullarla ve fon kartonları kullanılarak hazırlanmış

çomak kuklalar







değişik hazırlanmış çomak kuklalara, pamuk prenses ve yedi cüceler, yüz ifadeleri( duygularımız, mimiklerimiz)meyveler ve çocuklar



utangaç kukla



yoğurt kabı utangaç kuklayı saklamada kullanıldı. kumaş ve yünlerle utangaç kukla yapıldı

19 Aralık 2009 Cumartesi

çomak kuklalar







çomak kuklalar





değişik hazırlanmış okulöncesi çocuklarına uygun çomak kuklalar
Çomak kuklalar çocuklarla birliktede hazırlanabilecek kuklalardan biridir.Çocukların kendilerini ifade etmelerine, yaratıcılıklarının desteklenmesine, rahatlamalarına yardımcı olur.

18 Aralık 2009 Cuma

Parayla saadet olmaz

DOĞRU ZAMAN

Amerikalı bir zengin işadamı, bir iş seyahati sırasında küçük bir Meksika koyu kasabasına uğrar. Limanda gezerken, ağzına kadar balık dolu küçük bir teknenin içinde oturan bir balıkçı dikkatini çeker. Merakla yanına yaklaşır ve sorar,
"Merhaba, bu balıkları yakalamak ne kadar zamanını aldı ?"
Balıkçı, tümünü bir-iki saate yakaladığını söyler.Yabancı adam bu kez, niçin daha uzun sure kalıp daha fazla balık yakalamadığını sorar. Balıkçı, ailesinin geçimi için bu kadarının yettiğini söyler.
Amerikalı işadamı merakla balıkçıya kalan zamanını nasıl geçirdiğini sorar. Balıkçı anlatır,
"Geç vakit yatarım, sabah birazcık balık yakalarım. Sonra çocuklarımla oynarım, öğleyin de karım Maria ile biraz siesta yaparım. Akşamları, amigolarla beraber gitar çalıp beraber eğleniriz. Dolu ve meşgul bir yaşantım var efendim"
Amerikalı gerinerek, "Benim Harvard'dan masterım var ve sana yardım edebilirim. Balık tutmak için daha çok zaman ayırmalı ve daha büyük bir tekne ile çalışmalısın. Bu tekneden elde edeceğin gelirle daha büyük tekneler alırsın. Kısa surede bir balıkçı filosuna sahip olursun. Böylelikle, yakaladığın balıkları aracılara değil doğrudan doğruya işleme tesislerine satarsın. Hatta kendi balık fabrikanı bile kurabilirsin. Balıkçılık sektöründe bir numara olursun"
Ve Amerikalı devam eder, "Tabii bunları yapman için öncelikle bu küçük balıkçı kasabasını terk edip Mexico City'ye, daha sonra Los Angeles'e ve en sonunda holdingini genişletebileceğin New York'a yerleşirsin"
Balıkçı düşünceli vaziyette sorar, "Peki bayım, bu anlattıklarınız ne kadar zaman alır ?"
Amerikalı yanıtlar, "15-20 yıl kadar"
"Peki bundan sonra efendim?" diye sorar balıkçı...
Amerikalı güler, "Simdi anlatacağım en iyi tarafı! Zamanı geldiğinde, şirketini halka açarsın ve şirketinin hisselerini iyi paraya satarsın! Kısa zamanda zengin olup milyonlar kazanırsın!"
"Milyonlar?" der.
Meksikalı, "Eee...sonra bayım?"
Amerikalı, "Ondan sonra emekli olursun. Geç vakitlerde yatabileceğin küçük bir balıkçı kasabasına yerleşirsin, istersen zevk için biraz balık tutarsın, çocuklarınla oynayacak, karınla siesta yapacak zamanın olur, akşamları da arkadaşlarınla gitar çalar eğlenirsin. Nasıl, mükemmel değil mi?" -Çok güzel de ben şu an başka ne yapıyorum ki!

2009 yıl sonu sergisi


2008/2009 öğretim yılı yıl sonu sergisinden görüntüler

hareketli kuklalar ve ritm aletleri

16 Aralık 2009 Çarşamba

utangaç kukla


utangaç kukla formuyla civcivin oluşumu. Krem rengi yün ile iki adet yarım yumurta örülür. Örgünün düzgün durması için tel geçirilir. Sarı renk yün ile civciv örülür. her ikisine çıta geçirilir. Önce yumurta bütün olur, kırılır ve civciv çıkarılır.

15 Aralık 2009 Salı

Fiziksel engelli çocuklar

Fiziksel engelli çocukların kol kaslarını geliştirici olarak hazırlanmış oyuncak ahşaptan hazırlanmış, ana renkleri öğretiyor ve üç farklı yay gücü ile kol kaslarını farklı şekilde ve güçte çalıştırabiliyor. Kuvvet gelişimini sağlıyor.

Fiziksel engelli çocuklarda psiko-motor gelişim


Fiziksel engelli çocukların el, kol, bacak ve ayak kaslarını geliştirmek için hazırlanan bir alet. Ahşap, boya ve yay kullanılmış. Üstü çocukların ilgisini çekmek için boyanarak verniklenmiş.İki ahşap arasına yay koyulmuş. Çocuktan el veya ayakları ile yayı bastırması istenir. Kasların hareketini ve gelişimi destekleyen oyuncak aynı zamanda kuvvet ve esneklik sağlar.

Fiziksel engelli çocuklarda doku duyusunu geliştirme

Fiziksel engelli çocukların gelişimi düşünülerek tasarlanmış doku duyusunu geliştiren ve adım atmasını sağlayan bir çalışma. Ahşap üzerine ayak kalıpları hazırlanmış her bir ayak farklı dokuları ifade etmek için farklı nesnelerle hazırlanmış. 1 numara deniz kabukları ile, 2 numara yosun ile 3 numara numara kumaşla, 4 numara fon kartonu ve 5 numara çakılla kaplanmış. Çocuğun adımlarını atarken farklı zeminleri hissetmesi sağlanır.

14 Aralık 2009 Pazartesi

" bu üçü varsa, hayatınız güzeldir...”

“inanç, güven ve ümit.......

Köy sakinleri yağmur duasına çıkmışlardı. Bütün köy ahalisi toplandı.
İçlerinden birinde şemsiye vardı.
Bu inançtır.


Babalar bebeklerini havaya hoplatır, çocuklar gülmekten bayılır. Yere düşeceklerini akıllarına bile getirmezler.
Çünkü babaları onu tutacaktır.
Bu güvendir.


Yatağımıza girerken yarın uyanıp yaşamaya devam edeceğimize dair garantimiz yoktur.
Ama yine de ertesi güne dair planlar yaparız.
Bu ümittir.


Ve bu üçü varsa, hayatınız güzeldir...”

Konfüçyüs,

Kurduğu felsefe ekolü ile bugün bile Çin toplumuna yön veren Konfüçyüs, 2 bin 560 yaşında. Filozofun sözleri bugün de milyonların yolunu aydınlatıyor. M.Ö 551–479 yılları arasında yaşayan Konfüçyüs, yaşadığı dönemde büyük bir karmaşanın hüküm sürdüğü ülkesinde topluma bir düzen getirmek ve insanlara bireysel hayatlarında mutluluğa ulaştırmak için bir öğreti geliştirdi. Ana teması insancıl düzen olan öğretisine göre iyi insan, ancak dünya bütünüyle uyum içinde yaşayan insandır.Bugün, Konfüçyüs’ün doğum günü olarak kabul ediliyor ve Çin’de çeşitli etkinliklerle kutlanıyor. İzleyicileri tarafından bugüne taşınan ve milyonlarca insanın hayatında rehber olan Konfüçyüs’ün sözlerinden bazıları :
Bir yerde küçük insanların büyük gölgeleri varsa, o yerde güneş batıyor demektir.
Derin olan kuyu değil, kısa olan iptir.
Aradığını bilmeyen bulduğunda anlayamaz.
Kendine yapılmasını istemediğini sen de başkasına yapma.
Dal rüzgârı affetmiştir ama kırılmıştır bir kere.
İnsanlar sahip olduklarını küçümser, sahip olamadıklarını önemser.
Konuşmaya layık olanlarla konuşmazsanız, insan kaybedersiniz.
Konuşmaya layık olmayanlarla konuşursanız, söz kaybedersiniz.
Bilge olan kişi, insan kaybetmez, söz de kaybetmez.
Bildiğini bilenin arkasından gidiniz, bildiğini bilmeyeni uyarınız, bilmediğini bilene öğretiniz, bilmediğini bilmeyenden kaçınız.
Karanlığa söveceğine, kalk bir mum yak.
Susmak, insanı ele vermeyen sadık bir arkadaştır.
Üstün insan, konuşmadan önce eyleme geçer ve sonra eylemine göre konuşur.
Bilgi özgüveni, özgüven ise gücü yaratır.
Çizik bir elmas, çizik olmayan bir çakıl taşından daha iyidir
Bilgi insanı şüpheden, iyilik acı çekmekten, kararlı olmak korkudan kurtarır.
Alkışı en sessiz şekilde karşılayan, alkışı hak etmiş demektir.
Bir milleti tutsak etmek isterseniz, onun müziğini çürütün.
Elmas nasıl yontulmadan kusursuz olmaz ise; insan da acı çekmeden olgunlaşmaz.
Faydalı insan odur ki boş durmayı sevmez, kişiliğini faydalı işlerle geliştirir.
Güçlü olan, sayıca kalabalık kitleler değil, eğitimli kitlelerdir.
İyi insanlar, olduğu gibi görünür, göründüğü gibi olur.
Fedakârlıklar, senden başkası bilmiyorsa değer taşır.
Kitleler cezalarla düzene sokulursa yozlaşmış olur, karizma ve nezaketle yönetilirse bilinçli ve dürüst olur.
Bir şeyi bildiğin zaman, onu bildiğini göstermeye çalış.
Bir şeyi bilmiyorsan, onu bilmediğini kabul et. İşte bu bilgidir.
Eğitimli insanın hedefi daima yüksek olur.
Küçük işlerle küçük insanlar uğraşır.
Kendisini eleştirebilen insanlar doğruyu ve güzeli bulma konusunda daha şanslıdırlar.
İrade öyle değerli bir özelliktir ki bir ordu komutansız kalsa da kişi iradesinden yoksun kalamaz. İradeli insan davranışları tutarlı insandır.
İyi yönetici olmanın sırrı dört yanlıştan kaçınmak, beş doğruyu uygulamaktan geçer.
Dört yanlış şunlardır:
nasihat etmeden infaz etmek (gaddarlık);
öğretmeden başarıyı ölçmek (kabalık),
yönetimde gevşek olup sınırlar koymak (art niyet),
özlük haklarının dağıtımında cimri davranmak (bürokrat olmak).
Beş doğru ise şunlardır:
müsrif olmadan eliaçık olmak;
gocunmadan çalışmak;
haris olmadan istek duymak;
mağrur olmadan rahat davranmak;
ürkütücü olmadan saygın olmak

netten gelen maillerden fazla söze gerek yok:)

Hareketli kuklalar


Kalıplar hazırlanır. Mukavvadan kesilir. Temizlik bezleri kullanılarak hazırlanır. Süslemelri yapılır, oynar başlıklı raptiye yada çantacılarda satılan çakmalar kullanılarak hareket sağlanır. İpler bağlanarak kukla hareket ettirilir.

13 Aralık 2009 Pazar

Blog yazarları buluşması

26 Aralık Cumartesi günü saat 11.00 'de İstanbul Cevahir Alışveriş Merkezi 6. kat'taki Kahve Dünyasında Blog Yazarları Buluşmamız vardır.Katılmak isteyen tüm Blogger arkadaşlarımızı bekleriz.Sorularınız ve Detaylar için Bir Mimarın Hobisi Blogu Sahibesi Özge Sipahioğlu'na danışabilirsiniz.

11 Aralık 2009 Cuma

Ayak Çalıştırma Oyuncağı







Amacı: Fiziksel engelli çocuğun ayak ve kol kaslarını çalıştırarak renk ve şekil kavramını öğrenmesini sağlamak.




Yapılışı: Tahtaları birleştirerek dikdörtgen şekli oluşturulur. Yan taraflarına küçük delikler açılarak tahta geçirilir ve lastikli ip takılır. Ön tarafına küçük dikdörtgen, daire ve üçgen şekilleri ana renklerle boyanarak yapıştırılır.

10 Aralık 2009 Perşembe

Papatya el kukla

Yine tığ ve yünlerle hazırlanmış el kukla. Kahveringi yün ile el geçebilecek şekilde örülmüş üzerine sarı ve beyaz yünlerle çiçek yapılarak ilave edilmiş.

9 Aralık 2009 Çarşamba

El kuklası


Örgü ile el kukladan çiçek. Lila, mor ve yeşil yünler kullanılmış. Elin geçebilmesi için çiçeğin arkasına şerit yapılmış.

El kukla


Örgüden hazırlanmış el kukla. 10 zincir çelilerek yüze başlanır.Dolgu yapılarak yüz tamamlanır. Yanakları ve kulağı ayrıca hazırlanır ve dikilir. siyah yün ile göz ve burnu hazırlanır. Yüz iki kat hazırlanır ve tığla birleştirilir.

7 Aralık 2009 Pazartesi

Hareketli kukla



yine mulkavva üzerine çalışılmış, boyanmış ve verniklenmiş ekleme yerleri hareket eden kukla

Hareketli kukla


yine mukavva üzerine çalışılmış, boyanmış ve verniklenmiş eklem yerleri hareket eden kukla

hareketli kukla



Mukavva üzerine boyanarak hazırlanmış ve üzeri verniklenmiş ekleme yerlerinden hareket eden kukla örneği, kontrol çubuğu takılarak oynatılabilir.

Binbir surat






üç karakterli kukladan yüz ifadeleri mutlu, üzgün, mutsuz

2 Aralık 2009 Çarşamba

Üç Karakterli kukla





üç karakterli kuklada insanın oluşum sırasına yer verilmiş. Bebek, yetişkin ve yaşlı..
Bir tarafta bebek hazırlanmış, karşısının bir yüzüne yetilkin diğer yüzüne yaşlı çalışılmış. Çok amaçlı bir kukla örneği